VERİMDER'DE BU AY

ÇEVRE VE HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN YALITIM SEKTÖRÜ

ÇEVRE VE HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN YALITIM SEKTÖRÜ19 Ocak 2021 Salı 15:21

İç mekanlarda yetersiz havalandırma, iç ve dış ortam kirliliği, termal konfor eksikliği, gürültü maruziyeti gibi koşullar sağlığımızı etkilemektedir.

Kentlerde endüstriyel tesis sayısının ve bununla paralel olarak nüfus yoğunluğunun artması ile enerji tüketimi de hızlı bir biçimde artmaktadır. Nüfusun hızlı olarak artışı, konut sektöründe sayısal artışı da beraberinde getirmektedir. Hızla artan bina sayısı, çoğu zaman plansız ve denetimsiz yapılaşma ile sonuçlanmaktadır. Oysaki binalar insanların yaşam alanlarını oluşturduğu için bireylerin yaşam kalitesine direkt etki etmektedir. Özellikle kentlerde günlük hayat kapalı ortamlarda geçmektedir. Bu nedenle iç mekanın iklimi ve kalitesi önemlidir; insan sağlığını doğrudan etkiler.

 

İç mekanlarda yetersiz havalandırma, iç ve dış ortam kirliliği, termal konfor eksikliği, gürültü maruziyeti gibi koşullar sağlığımızı etkilemektedir. Örneğin iç ortam kirliliği ile solunum sistemi hastalıkları, gürültülü ortam ile mental bozukluklar arasında ilişki bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) tarafından 2011 yılında yayınlanan rapora göre, sadece Avrupa’ da yetersiz barınma (konut)koşullarından kaynaklanan hastalık yükü yılda100.000 ölümdür.

Yalıtım sektörüne halk sağlığı açısından yaklaşırken, ısı kaybı, nem, gürültü gibi etmenler ilk akla gelenlerdir. Binaların neme karşı iyi yalıtılmaması, çocukluk dönemi hastalıkları, nefes darlığı, bronşit, astım ve diğer birçok solunum yolu hastalığına neden olmaktadır.

İç ortam hava kalitesinin kötü olduğu binalarda uzun süre kalan bireylerde uykusuzluk, gözlerde kaşıntı, sulanma, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk gibi semptomların ve iç ortamda maruz kalınan kirleticinin konsantrasyonuna bağlı olarak hastalıkların ortaya çıkması Hasta Bina Sendromu olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda daha fazla gündeme gelen Hasta Bina

Sendromu (HBS), yukarıda örneklerini verdiğimiz sorunlar ile ilgili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1. Dünya Savaşı sonrası bina yapımında kullanılan sentetik ve kimyasal malzeme kullanımındaki artışla, binaların özelliklerinin neden olduğu sağlık sorunları konuşulmaya başlanmış, ancak HBS kavramı 1970’lerde ortaya çıkmıştır. Bugün Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, altı kişiden birinin yaşadığı binadaki koşullar nedeni ile hastalandığı bilinmektedir. Isı yalıtımının termal konfor ve sağlık sonuçları üzerindeki etkisi çok yönlüdür. Yeterli ısınan konutlarda yaşayan bireylerde kan basıncı düşmekte, buna bağlı olarak ilaç kullanımı da azalmaktadır. Soğuk, esintili ve nemli ortamlarda yaşayan kişilerde kaygı düzeyi artmakta, mental bozukluklar yaşama riski yükselmektedir. Bina (konut) koşullarının en kötü olduğu ülkelerde, kış aylarındaki mortalite (ölüm) oranlarının da yüksek olduğu bilinmektedir. Kış aylarında yeterli ısıtma sağlanamayan konutlarda yaşam ile yaşlılarda kış dönemi solunum yolu hastalıkları arasında ilişki olduğunu belirleyen araştırmalar bulunmaktadır.“Enerji yoksulluğu” kış morbiditesi (hastalık) etkenleri arasında tanımlanmaktadır.

 

Yalıtım - Enerji Tasarrufu ve Çevre

Binaların insan sağlığı üzerindeki etkilerine değindikten sonra, bir de çevresel boyutuna değinmek gerekir. Çevre sorunları denildiğinde artık hepimizin aklına, küresel bir sorun olan iklim değişikliği gelmektedir. İş yerleri, okullar, hastaneler, konutlar, kısaca yaşamımızı geçirdiğimiz tüm binalarda ısıtma, soğutma, aydınlatma gibi etkinlikler için toplam enerji tüketiminin %40’ı oranında enerji tüketilmektedir. Bu tüketim, iklim değişikliğine neden olduğu bilenen sera gazlarının toplamının yaklaşık %35’inden sorumludur. Bu nedenle inşaat sektörü, çevre dostu çözümler ile dönüştürülmesi gereken öncelikli sektörler arasındadır.

Binaların iç ortam termal konfor koşullarının korunamadığı, ısı kaybının yüksek olduğu durumda, tüketilen yakıt binayı değil dış ortamdaki havayı ısıtmaktadır. Bu nedenle, iç ortamdaki termal konfor koşullarının sağlanması için daha da fazla yakıt tüketilmektedir. Küresel iklim değişikliği tehditi ile karşı karşıya olduğumuz bu dönemde, havaya salınan karbondioksit emisyonlarının azaltılması ve bu nedenle, binalarda termal konforun en az enerji tüketimi ile sağlanması gerekmektedir. İklim değişikliği ile mücadelede, enerji kaynaklarının korunması ve sera gazı salınımlarının azaltılması için ısı yalıtımı oldukça önemli hale gelmektedir. Mevcut eski ve hasta binaların iyileştirilmesi, yeni binaların çevre dostu tasarlanması iklim değişikliği açısından oldukça büyük adımlar olacaktır.

Yalıtım sayesinde önemli oranda enerji verimliliği sağlandığı

tüm dünyada bilinen bir gerçektir. Ancak sektöre çevresel açıdan baktığımızda, yalıtım malzemeleri üretimi aşamasında çevre ile etkileşim halinde olunan başlıklar şu şekilde sıralanabilir: hammadde, su ve enerji kullanımı, kimyasal madde kullanımı, atık ve atık su üretimi. Üretimin kimyasal madde kullanımı, çevresel açıdan özellikle hassas olunması gereken ve sektöre özgü incelikler barındıran bir başlıktır. Yalıtım ve yalıtım malzemelerinin iklim değişikliği konusundaki etkileri, üretimi ile kullanımı aşamalarını karşılaştırırken karmaşıklaşmaktadır. Yalıtım işlemi sayesinde elde edilen kazançlar kadar, malzemesinin üretimi sırasında ise çevreye verdiği zararlar da değerlendirilmelidir. Yalıtım malzemelerinin üretiminde kullanılan, daha sonra kullanım süreleri boyunca da malzemenin içinde kalan formaldehit, kloroflorokarbon (CFC), hidrokloroflorokarbon (HCFC) gibi kimyasalların iç ortama geçmesi durumunda, hem çevre zarar görecek hem de insan sağlığı etkilenecektir. Daha önce çevreye çok zararlı olduğu bilinen CFC kullanımı yerine son yıllarda daha az zararlı olduğu düşünülen HCFC tercih edilmeye başlanmıştır. CFC, ozon tabakasına zarar veren en önemli kimyasallar arasındadır ancak HCFC da sera gazı etkileri oldukça ağır olan bir maddedir. Yalıtım malzemesi üretiminde kullanılan cam yünü, lif ve sentetik mineraller ise, temasından dahi özenle kaçınılması gereken maddeler olup insan sağlığı açısından oldukça risklidir.

 

Yalıtım Malzemeleri, İç Ortam Kalitesine Etkileri ve Sağlık İlişkisi

Yalıtım ve sağlık ilişkisi incelenirken karşımıza çıkan başlıca sorunlardan biri de yalıtım malzemelerinin kendisinden kaynaklanan sorunlardır. Binaların yalıtımı, küçük parçacıklar yolu ile insanların sağlığını etkiler. Bazı yalıtım malzemeleri, insan sağlığına zararlı kimyasal toksik maddeleri içerebilir. Bunlar solunum, sinir, endokrin ve insan vücudunun diğer sistemlerini olumsuz etkileyebilecek kanserojen maddeler olabilir. Yalıtım malzemelerinde kullanılması olası formaldehit ve benzeri maddelerin zamanla dışarı salınması, iç ortam havasında birikmesi ve sağlık sonuçlarını inceleyen araştırmalar bulunmaktadır. Bu araştırmalarda elde edilen bulgulara göre, çevre dostu maddeler ile üretilen yalıtım malzemelerini seçmeye özen gösterilmesi önerilmektedir. Örneğin piyasada şişirici gaz olarak, aynı zamanda iklim değişikliğine neden olan sera gazlarından biri olduğu bilinen hidroflorokarbon (HFC) kullanılmadan, örneğin HFC yerine su kullanılarak üretilen yalıtım malzemeleri de bulunmaktadır. Selüloz, cam elyafı ve mineral yünü, HFC kullanımına gerek olmadan üretilen yalıtım malzemelerindendir. Bu malzemelerin üretim ve kullanım aşamalarında kendilerine özgü farklı avantaj ve dezavantajları vardır. HFC kullanılmadan üretilen bu malzemelerin aynı düzeyde yalıtım sağlaması için sentetik yalıtım malzemelerine göre çok daha kalın olması döşenmesi gerekir. Yalıtımın en büyük gerekçesi enerji tasarrufudur. Genelde, ısı yalıtımının, enerji tasarrufu ve iklim değişikliğine, dolayısıyla halk sağlığına olumlu etkisi vurgulanmaktadır. Ancak, yalıtım etkisi ile binaların hava geçirimsizliği artmakta, eğer bir etken var ise bu nedenle iç ortam konsantrasyonları da artmaktadır. Yalıtım ve insan sağlığına etkileri bu açıdan da incelenmelidir. Literatürde bu kapsamda gerçekleştirilen çok sayıda araştırma vardır. Ortak bulguları ise, sıkı izole edilmiş kapalı ortamlarda, tütün kullanımı gibi kişisel alışkanlıklar sonucu oluşan kirleticilerden yapı malzemelerinden ortama geçen kimyasal maddelere kadar iç ortamda oluşan kirleticilerin tutulması ile konsantrasyonlarının artması, dolayısı ile sağlık etkilerinin de ağırlaşmasıdır. Konu ile ilgili araştırmalarda, özellikle kış aylarında havalandırma yeterince gerçekleştirilmediğinden iç ortam hava kalitesi sıkı yalıtım nedeni ile kötüleştiği genel kanıdır. Bu nedenle yalıtım teknikleri ve uygulamaları konusunda yeni çevreci teknolojiler geliştirilse de, sağlığı korumaya yönelik kapalı ortamların sık sık havalandırılması gibi bazı temel konularda halka eğitimler ve duyurular yolu ile verilmelidir.

 

Sektöre Öneriler

 

  • Enerji etkin - bütüncül bina tasarımı, binanın yerleşimi, baktığı yön (örneğin güney cepheli), topografik ve mikroklimatik özellikleri ile bağlantılı olan her türlü enerji tasarrufu olanaklarının değerlendirildiği, yalıtım – havalandırma ve iklimlendirme sistemlerinin birbiri ile uyumlu ve en yüksek düzeyde verimli kullanımına odaklanmaktadır. Bu tür tasarımlar, enerji kaynaklarının korunmasına ve konutlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azalmasına önemli katkılar sunacaktır.
  • Birçok sektörde olduğu gibi, yalıtım sektöründe de, malzemelerin üretim süreçlerinde geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanılması öncelikli olmalıdır. Üretim tesislerinde enerji verimliliğine yönelik önlemlerin alınması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, atık yönetiminde geri dönüşüm ve geri kazanım ilkelerine uygun planlamalar yapılması sektörün çevresel etkilerinin azaltılmasında önemli rol oynayacaktır.
  • Sektörde yeni ve çevreci teknolojilerin geliştirilmesine yönelik projeler desteklenmelidir. Enerji etkin, yeşil ya da sağlıklı binalar kapsamında gerçekleştirilen uygulamalarda en önemli aşama olan yalıtımda kullanılacak malzemeler için güncel AR-GE projelerinden bir örnek, ısı yalıtımı işlevi yanı sıra güneş ışınımına karşı geçirgen özellik taşıyarak iç ortamda ısı kazancı ve doğal aydınlatma sağlayan malzemelerin geliştirilmesi çalışmalarıdır.
  • Doğru uygulanmamış bir yalıtım, zaman, emek ve malzeme israfı gibi ekonomik kayıplar yanında, fazladan enerji kullanımı ve sera gazı salınımı ile çevresel kayıplara da neden olacaktır. Doğru yalıtım malzemesinin seçimi ve uygulamaları ile ilgili tüm paydaşlara gerekli eğitimlerin verilmesi sağlanmalı, bu konuda denetim mekanizmaları geliştirilmelidir.
  • Üniversite-kamu-özel sektör iş birliğine açık, sağlıklı binalar ile ilgili her türlü politikanın oluşturulmasında, bilimsel ve teknolojik açıdan güncel kalmasında karar vericilere destek olabilecek platformlar geliştirilmelidir.

 

    Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.Kurumsal Web Site Tasarımı
    Derneğimizin çalışmaları, hizmetleri ve güncel haberlerini Sosyal Medya’dan takip edebilirsiniz.